Açıklama

Gençliğin her yerde kendini bu halkın fedaisi olacak ölçüyle ele alması gerekir

Tarih bugün yine tekerrür etmiş ve KDP ihaneti bir kez daha Kürtlerin gündemine girmiştir. NATO’nun sırt çıkmasıyla, işgalci Türk Ordusu Medya Savunma Alanları’ndan başlayarak Kerkük ve Musul’a kadar Misakı Milli sınırlarını tekrar çizme hayaliyle büyük bir soykırım ve imha konseptini geliştirmiştir. Kürdistan dağlarında meftun olan sömürgecilik tekrar diriltilmek istenmiştir.
Bütün bu bileşenlere karşı sarı mekapları ve gürzüyle direnen tek bir güç var; Kürdistan Özgürlük Güçleri. O dağlarda yazılan tarih her zaman çift taraflı yazılacaktır. İhaneti yazan tarih, gerillanın direnişini de asla unutulmamak üzere altın harflerle yazıyor. Dünya devrim tarihlerinin tamamına bakıldığında savaşların seyri, tarafların silahlı mücadelesi kadar, halkın da sahiplenme durumuna göre zaferle sonuçlanmıştır. Vietnam savaşında ABD’nin kaybetmesindeki öncü güç, halkın da topyekün olarak işgale karşı savaşa katılmasıyla mümkün oldu. Bugün aynı şey Medya Savunma Alanları’nda yaşanan durum için geçerlidir. Sömürgeci faşist diktatörlüğün yeni kıyım ve yok etme saldırısına karşı, gerilla her zaman olduğu gibi siperde bekliyor. Gerilla yeni sürece çok daha hazırlıklı girdi. Sömürgecilerin bombardıman saldırıları gerillanın yaratıcılığıyla boşa çıkarıldı. Sömürgecilerin yeni bir kara savaşına ve işgal saldırısına karşı gerilla bir kez daha tarih yazıyor. Büyük bir direnme savaşı yaşanıyor. Bütün bunlar yaşanırken dört parça Kürdistan ve Avrupa’da da halkımızın savaş gerçeğine karşı bilinçlendiği ve buna en üst noktadan tepki göstermesinin kaçınılmaz olduğu bir andayız.

Değerli yoldaşlar!

Medya Savunma Alanları’nda kullanılan tüm tekniğe rağmen, gerillanın yapmış olduğu eylemlerle düşmana güçlü bir cevap verilmiştir. Bu hem gerillada hem de halkta büyük bir moral oluşturmaktadır. YJA-STAR ve HPG gerillaları, tüm tekniğe ve zorluklara rağmen üzerine aldığı görev ve sorumlulukları yerine getirmiştir. Gerilla rolünü oynuyor, halkımız bundan büyük bir güç ve moral almalıdır, halkımız bu direnişi kendine başarı yolu olarak görmeli ve güç almalıdır. Özellikle Bakurê Kurdistan’daki halkımız var olan faşizmi kabul etmemeli ve Kürdistan halkı, gençliği ve kadınları yönünü Kürdistan dağlarına çevirmeli, birlik olmalı ve faşizm karşısında bu işgali durdurmalıdırlar. Unutmamalıyız ki Önder APO’nun dediği gibi; halk ve gerilla bir olduğunda hiçbir güç onların karşısında duramaz.”
Başur halkımız bu ihanetin farkına varmalıdır. Nasıl ki Zap işgalinde, Dêraluk, Amediyê ve Şêladizê halkı ayağa kalktıysa, yine yakın zamanda Şêladizê halkı işgalcilerin üslerine yürüdüyse, yerle bir ettiyse,Başur gençliğide Avrupa’da tutumunu ortaya koymalıdır. İngiltere’de, Stocholm’da,  bu işgale karşı tutum konulmalıdır. Çünkü bu işgal Kürt soykırımını amaçlıyor, aynı zamanda Başur’un kazanımlarını da hedefliyor. Düşman tüm gücüyle Kürdistan’ın kazanımlarına yönelmiştir, Başur halkı ve siyasi güçleri bunun bilincinde olup ulusal mücadeledeki yerlerini almalıdırlar. Bu yönü ile duyarlı olmalıdırlar. Sıra Başur’a geldiğinde iş işten geçmiş olmasın. Bugün bu işgaller durdurulamazsa, yarın Hewlêr’i de, Silêmanî’yê yi de işgal ederler. Bunu zaten açık bir şekilde söylüyorlar. Ama şu anda karşılarında PKK var. PKK mücadelesini en üst düzeyde veriyor, tüm Başur halkının da gerilla ile omuz omuza bu saldırılara karşı mücadelesini vermelidir. Bu yönü ile Başur’un aydınları, yazarları, sanatçılar tutum koymalı, Başur halkını da tutum koymaya ve meydanlara çıkmaya çağırmalıdırlar. Mevcut siyasi güçlerin tutumunu kabul etmemelidirler.
Kürt halkı ve özellikle Avrupa gençliği, Avrupa Devrimci Gençlik Hareketi (TCŞ) bu saldırının arkasında ABD ve Avrupa’nın olduğunu görmelidir. Yeri geldiğinde demokrasiden bahseden bu güçler Türk devletinin soykırım politikasına ortak oluyorlar. Türkiye’yi finanse eden, durmaksızın silah ihracatı yapan, Kürtlerin diplomatik ve insani taleplerine göz yuman, sessiz kalan devletlerin tamamı neredeyse Avrupa’da. Buna karşın halkımızın ve gençliğimizin azımsanmayacak bir çoğunluğu da Avrupa’da. Bugün saldırıların en yoğun olduğu zamanlarda Avrupa’daki kurumlarımızdan gelen çok sayıda çağrı oldu. Ancak bu çağrıya yapılan katılımlar gerila direnişini alanlara taşımakta eksik kaldı, Avrupalı kurumlara yaptırım ya da geri adım attıracak bir kitleselliğe ulaşmada sıkıntılar yaşadı. TCŞ çağrısıyla alanlara çıkan gençler oldu, ancak bütün bu eylemsellik daha kapsamlı, sonuç alıcı olabilirdi. Bu son süreçte Londra ve Bern eylemlerinin yanında, Avrupa’nın genelinde de eylemsellik gelişmiş Kürdistan halkı ve dostları yaşanan savaş gerçekliğini Avrupa ve dünya kamuoyuna duyurmaya çalışmışlardır. Halkımız yaşanan savaş sürecini alanlara taşırmalı, fiziksel uzaklık, zihinsel bütünleşmeye engel olmamalıdır. Katledilenler halkımız, yakılan köylerimiz, ekolojisi bozulan doğamız, kimyasala maruz bırakılanlar kanımızdan insanlardır. Savaşın yakıcılığını anlamak için Kürt halkı bir yüz yıl daha bekleyemez. Gençlik böylesi bir süreçte daha aktif, gerillanın yürüttüğü mücadeleye yaraşır bir biçimde etki gücü yüksek eylemler yapmalıdır. Bizlerin bu saldırılara gözlerimizi kapatmak ya da sessiz kalmak gibi bir şansımız yok. Biz mücadelenin en üst düzeyde yaşandığı bu süreçte çaresiz değiliz, aksine çare biziz, çare direnen gerilladır.

Değerli yoldaşlar!

Türk sömürgeciliğinin hiçbir saldırısı cevapsız kalmamalıdır. Cevapsız kalmaması için tabi ki gerilla güçlü bir fedakarlık gerçekleştiriyor. Ancak gerillanın fedailiği halkın serhıldanıyla bütünleşmeli. Gençliğin de her yerde kendini bu halkın fedaisi olacak ölçüyle ele alması gerekir. Çünkü bir halkın fedaisi yoksa; bu halkın ve ülkenin özgürlüğü, onuru, kültürü, dili için fedaileri yoksa o halk kendini savunamaz. Biz bugün Avrupa’da olsak bile o bombalanan toprakların çocuklarıyız, Kürdistan topraklarını savunmaya mecburuz. Gün onur, şeref günüdür. Kürt halkı ve Kürdistan’ın kültürüne, direniş tarihine dikkat çeken ,her Kürt genci “kendinin kim olduğunu, nereden geldiğini, ülkesi üzerine yapılan saldırıların neden olduğunu,kimin yaptığını bunlara karşı ne yapması gerektiği” gibi sorular sorması gerekiyor. Vicdan ve namus zırhı altında sorulacak bu sorunun her cevabı, gençlik için her alanı savaş, intikam ve eylem alanına çevirmeye yetecektir.
Halkımız gerillanın direnişini sahiplenmekle, aynı zamanda kendi özgürlüğünden, kendi savunmasından, değerlerini sahiplenmesinden sorumludur. Doğrudur, bu süreçte; özellikle 8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs’ta halkımız böyle bir duruş sergilemiştir. Her ne kadar halkımızın ve Hareketimizin üzerinde saldırılar olsa da biliyoruz ki, tükenmiş haldeler. Bu süreç, Kürt ulusu için kader tayin edici bir süreç. Bu nedenle Avrupa gençliğimiz başta olmak üzere dünyanın her yerinde bulunan halkımız bu yıl, Newroz ruhuyla, eylem ve tutumuyla gerillayı yalnız bırakmayacak, gerillanın şahsında kendi iradesine de sahip çıkacaktır. Artık gençlik ve halkımız bu savaşın ciddiyetine ve yakıcılığına kendini ikna etmeli, bu gerçeği kavramama karşısında takındığı inatçı tavrı da terk etmelidir. Önümüzdeki her gün Newroz’a dönüştürülmelidir. Bizi zafere ulaştıracak olan da budur. Nasıl ki gerilla, direnişiyle bu halk için canını veriyorsa, ona sahip çıkmak için de kuşkusuz tavır isteniyor, eylem isteniyor, duruş isteniyor. Ancak bu eylemlerin etki odaklı olması yine güçlerimizin bizden beklediği bir reflekstir. Bu mücadele bir halkın ulusal kurtuluş mücadelesidir, özgürlük mücadelesidir. Sadece gerilla direnişi ile sonuç alınsın yaklaşımı yanlıştır. Serhildanı ile, gençlik ve kadın hareketi ile, diplomasisi ile, dünyanın her yerindeki Kürtlerin ayaklanması ile bu mücadele sonuçlanacaktır.

Bu savaş sonun savaşıdır. İşgalciler kaybetmekten kaçamayacak, bugün gerillanın yükünü hafifletmek için alanlara çağrılan halkımız ve gençliğimiz, yarın zafer kutlamaları için çağrılacaktır. O ana kadar; hep kavga, hep direniş!

TEVGERA CIWANÊN ŞOREŞGER AVRUPA KOORDİSYANU

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir